loading
tutukluğa itiraz dilekçesi örneği

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi Örneği

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi ile mevcut tutukluluk kararına itiraz etmeniz mümkündür.

Savcılık tarafından tutukluma talep edilip mahkeme tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz yolu mümkündür.

Tutuklama kararları sulh ceza hakimliklerince verilmektedir.

Tutuklama kararlarına karşı itiraz süresi 7 günüdür.

tutuklama asıl değil istisnadır. Yani tutuklama tedbirine son çare olarak başvurulmalıdır. Diğer adli kontrol yöntemleri mümkün ve ölçülü ise tutukluluk yöntemine başvurulamaz.

Hakimlik yahut mahkeme  tarafından tutukluluk tedbirine başvurulduğu aşamada  İtiraz edilmesi mümkündür. İtiraz karar mahkeme verdiyse yahut kovuşturma aşamasında ise mahkemesinden soruşturma aşamasında ise kararı veren hakimliğin bir üst hakimliğinden istenebilir.

Eğer adınıza bir tutuklama kararı verilmiş ise aşağıdaki  tutukluğa itiraz dilekçe örneği üzerinden itiraz edebilirsiniz.

           Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi örneği

KAYSERİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

Aracılığyla

KAYSERİ 2. SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

                                                                        Gönderilmek Üzere

KAYSERİ 1.SULH CEZA HAKİMLİĞİNE

 

SORUŞTURMA  NO                        : 2021/…E.

SORGU DOSYA NO                        : 2021/…E.

BEYANDA BULUNAN

SANIK                       : -HALEN TUTUKLU-

MÜDAFİİ                  : Kayseri Barosu avukatı duran hukuk

SUÇ                            : TAKSİRLİ ÖLDÜRME

KONU                        : TUTUKLULUĞUN KARARINA KARŞI İTİRAZLARIMIZIN (Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi)

AÇIKLAMALAR     :

            Mahkemeniz nezdinde yukarıda esas numarası soruşturma müdafisi bulunduğumuz şüpheli  …   hakkında Taksirle öldürme suç hükümleri maddeleri uyarınca tutukluluk kararı verilmiş olup verilen bu karar usule ve hukuka aykırıdır.

Bilindiği üzere

Tutuklama kararının iki temel amacı vardır:

  • Delillerin korunmasını sağlamak: Şüpheli veya sanığın davranışları; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma hususunda kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, delilleri korumak amacıyla tutuklama kararı verilebilir. Ceza muhakemesinde, belge, beyan ve belirti olmak üzere üç çeşit delil vardır. Şüpheli veya sanığın, herhangi bir delili karartma, yok etme, vasfını değiştirme vb. gibi bir girişimde bulunabileceği somut davranışlarından anlaşılıyorsa tutuklama kararı verilmesi mümkündür.
  • Şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek: Şüpheli veya sanığın davranışlarında, kaçma hususunda somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesi varsa, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Hemen özellikle belirtelim ki, kaçma şüphesi somut olgulara dayanmalıdır. Somut olgulara dayanmadan kişinin kaçacağı yönünde sübjektif değerlendirmeler tutuklama nedeni olarak kabul edilemez.

Bu hususların karşılanması gerekmektedir. Ayrıca Mahkemenin bu hususların sağlaması durumunda dahi suç işlenmesi durumunda alınacak cezanın şüpheli ya da sanığın toplamda alabileceği cezasının yatarının hesaplanarak sonradan mağduriyetine sebep olacak bir cezaya dönüşmemelidir. Yani örneğin toplamda 2 yıl ceza hükmedilen bir dosyada şüpheliye kuvvetli suç şüphesi yahut delillerin karartılması ihtimali olsa bile tutukluluk kararı verilmemelidir. Çünkü normalde mahkumiyet ceza alması ihtimalinde bile ceza evinde yatarı olmayan bir mahkuma tutukluluk kararıyla cezaevinde biraz yatsın mantığı ve sonrada o pardon sen fazladan yattın demek adalet sistemine yakışmaz. Bu hususların da  göz önünde bulunarak tutukluluğun değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

Ayrıca müvekkilim daha önce ne kasıtlı ne de taksirli tek bir suça karışmışlığı da bulunmamaktadır.  Bu şekilden de değerlendirildiğinde iyi hal indirimin de olacağı açıktır.  Burada mahkemenin özellikle potansiyel cezasının iyi hal indirimin ve asli kusurun karşı tarafta olması hasebiyle en alt sınırdan cezalandırılması gerekçelerinin birlikte değerlendirilmesi  de hesaplanarak düşecek olan cezada yatarının hesaplanması ve bu yatar miktarından çok tutukluluk olması durumunda  müvekkilin hakkına girileceği ikince kez müvekkilimizin mağdur olacağı ve adaletsizliğe neden olacağını gözeterek karar vermesi hakimliğinizden özellikle istirhamımızdır.

            Müvekkile isnat olunan suç Taksirle Öldürme suçudur. Gelinen aşamada müvekkil üzerine atılı suçu icra ettiğine dair ikrarda bulunmuş ve 08.12.2018 tarihli duruşmada dosyaya ilişkin bildiği her şeyi anlatmış ve dosyanın aydınlatılmasına ilişkin ifade ettiği hususlar önem teşkil etmiştir. Bu doğrultuda sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanacağı aşikârdır. Takdir edileceği üzere etkin pişmanlık 5237 sayılı TCK kapsamında genel hüküm olarak değil yalnızca kendisi için öngörülen suçlar bakımından uygulanacak bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda Sanık beyanında kusurlu olmadığını kusurun büyük çoğunluğunu vefat eden mağdurlarda olduğunu gerek kaza raporları açıkça göstermektedir.   Dosyada çelişkili beyanlar olmamakla tamamen samimi ve tutarlı beyanlar bulunmaktadır. Bu bağlamda verilecek cezanın etkin pişmanlık hükümleri göz önünde bulundurularak lehe olarak uygulanması ve indirime gidilerek tayin edilmesi gerekmektedir. İddia makamı vermiş olduğu mütalaada bu hususu göz ardı etmiştir. Bilineceği üzere ceza muhakemesinde sanık ya da şüpheli bakımından aleyhe olan delillerin göz önünde bulundurulacağı gibi lehe olan hususlar da göz önünde bulundurulmalıdır.

            Ayrıca dosya kapsamındaki olay dâhilinde diğer tanık vs kişilerin ifadeleri de bunu doğrular niteliktedir. Tekrar ifade etmek gerekirse müvekkil beyanları yargılamanın seyri açısından önem arz edecek hususlarda bilgi aktarımında bulunmuştur. Bu doğrultuda iddia makamının vermiş olduğu mütalaada yalnızca ilgili suçun sübuta erdiğine ilişkin kanaatine dayanarak müvekkilin ilgili kanun maddeleri uyarınca cezalandırılmasını talep etmesi ve lehe olarak uygulanması gerek iyi hal gerek asli kusurun karşı tarafta  gerekse  etkin pişmanlık hükümlerini göz ardı etmesi yerinde olmamıştır. Ancak sayın mahkemeniz müvekkil hakkında hüküm kurarken bu hususu göz önünde bulunduracaktır. Her ne kadar aleyhe olarak toplanmış başkaca deliller dosya içerisinde mevcut olsa da müvekkil suçu icra ettiğine ilişkin ikrarda bulunmuş ve toplanan diğer delillerle beraber yargılamanın hızlanmasına sebebiyet vermiş bu şekilde dosya kapsamında diğer rapor ve tanık vs ifadeleri ile birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin kaçma vs şüphesi olmadığı açıktır. . TUTUKLAMA VE TUTUKLULUĞUN DEVAMINA İLİŞKİN KARARLAR AÇIK VE GEREKÇELİ OLARAK YAZILMALIDIR

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun. 34.maddesi “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.” şeklinde düzenlenmiş olup bu düzenlemeden de açıkça görüleceği üzere yargı mercilerinin vereceği her tür karar denmek suretiyle verilecek olan kararlar arasında ayrım yapılmaksızın gerekçeli olarak yazılması hususu benimsenmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101.maddesi uyarınca; soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

Ülkemizde, uygulamada sıklıkla “kişinin kaçma şüphesinin bulunması, cezanın alt ve üst sınırı, suçun katalog suçlardan olması gibi” genel geçer olarak yazılan soyut gerekçelerle tutuklama kararı verilmektedir. Matbu olarak birkaç cümleden oluşan tutuklama gerekçeleri yetersiz olmakla birlikte, yargı mercileri gerekli inceleme ve değerlendirmeleri yapmadan tutuklama gibi ağır bir tedbir kararı uygulamaya kolaylıkla başvurmaktadırlar.

Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği yönündeki 09/06/2020 tarihli ve 2017/38610 Başvuru Numaralı Kararında Tutukluluğa ilişkin alternatif koruma tedbirlerinin uygulanabilirliğini göz ardı etmemeleri, ayrıca tutukluluğun devamına karar verirken davanın genel durumunun yanında tahliye talep eden kişinin durumunu dikkate almaları ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerini kişiselleştirmeleri gerekmektedir.”

“…Başvurucu hakkında tutukluluğunun devamına ilişkin kararlar incelendiğinde sulh ceza hâkimlikleri veya ağır ceza mahkemeleri; başvurucunun milletvekili, siyasi parti eş genel başkanlığı ve Cumhurbaşkanı adaylığı dolayısıyla tutukluluğunun devam ettirilmesinin makul olmadığı, aynı zamanda bu tedbirin devamının seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkını da aşırı şekilde kısıtlandığı iddiaları yönünden bir değerlendirmede bulunmamıştır.”  tespiti yaparak kişilerin tutukluluğu konusunda tutukluluk kadar ağır olmayan/ alternatif koruma tedbirlerinin de göz ardı edilmemesi ve tahliye talep eden tutuklular için mahkemenin değerlendirme yaparken tutukluluk gerekçelerini maktu olarak değil, tutukluya göre kişiselleştirerek ayrıntılı olarak açıklamaları gerektiği vurgulamıştır. Dolayısıyla tutukluluğun devamındaki gerekçeler, davanın objektif yönlerinin yanı sıra tutuklu konumundaki kişinin özelliklerini de kapsamalıdır.

, yine aynı Anayasa Mahkemesi yine aynı kararında; “Ayrıca yargı mercileri, tahliye taleplerini veya tutukluluğa yönelik itirazları karara bağlarken tutuklamaya alternatif olarak 5271 sayılı Kanun’un 109. Maddesinde yer alan adli kontrol tedbirlerinin neden yeterli görülmediğini de dayanaklarıyla birlikte tartışmış değildir. Bu çerçevede gerekçelerde yalnızca isnat edilen suçların niteliğinden veya bunlara ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığından hareketle adli kontrolün yeterli olmayacağı kanaati ifade edilmiş ancak başvurucunun konumuyla ilgili kişiselleştirme yapılmamıştır.” saptamasını yaparak, yargı mercilerinin tahliye taleplerini ve tutukluluğa yönelik itirazları inceleyip karara bağlarken adli kontrol tedbirlerinin neden yeterli olmayacağı konusunda sübjektif bir değerlendirmede bulunması gereğine işaret etmiştir. Aksi halde keyfiyetle, haksız ve Anayasaya aykırı olarak verilen bir tutukluluk kararından söz etmek gerekecektir. Bu durum da açıkça hak ihlali teşkil edecektir.. Failin kendi suçunun ya da suç ortaklarının ortaya çıkmasına yönelik olarak verdiği bilginin yardım ve hizmet niteliğinde kabul edilebilmesi için, hizmet ve yardımın konusu olan bilgilerin doğru olmasının yanında, hizmet ve yardımın sonuca etkili ve yararlı olması da gerekmektedir…”şeklinde değerlendirmede bulunmuş ve yukarıda kalın puntoyla da belirtildiği üzere failin işlemiş olduğu suçun esasına ilişkin olarak ikrarda bulunması halinde etkin pişmanlıktan yararlanacağını kabul etmiştir. Yargıtay’ın pek çok kararında etkin pişmanlık ve koşullarına ilişkin değerlendirmesi mezkur kararlarıyla paralellik göstermektedir. ISRARLA VURGULAMAKTA BEİS GÖRMEDİĞİMİZ ÜZERE MÜVEKKİL KOVUŞTURMA ESNASINDA HAKKINDA İSNAT OLUNAN SUÇA İLİŞKİN OLARAK  SUÇU İCRA ETTİĞİNE İLİŞKİN KESİN EMARE NİTELİĞİNDE VE HAKKINDA CEZA TAYİNİNİ GEREKTİREN DELİLLERİN TAM VE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE DEĞERLENDİRİLMESİ  UNUTULMAMALIDIR Kİ TUTUKLULUK KARARINDA  BU BAĞLAMDA SANIK HAKKINDA HÜKÜM KURULURKEN LEHE OLAN BU HUSUSUN UYGULANMASI GEREKMEKTEDİR.

Değinilmesi gereken bir diğer husus ise mahkemeniz ce Gerek toplanan deliller gerekse yargılamanın seyri açısından hüküm tesis edilmesine bu kadar yaklaşılmışken tutukluluk halinin devamı yönünde karar verilmesi koruma tedbirine başvurulması bakımından güdülen amacın kapsamını aşmaktadır. Bilineceği üzere koruma tedbirine başvurulmasının amacı soruşturma ve kovuşturma evresinde ilerde verilecek hükmün infazını sağlamak, isnat edilen suç bakımından maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temini sağlamaktır. Bu bağlamda koruma tedbirleri bilhassa verilecek hükmün infazı bakımından büyük önem taşımaktadır. Nihai olarak koruma tedbiri bu amaç için bir araç olarak kullanılmaktadır ve her şeyden önce anayasada güvence altına alınmış hakların hüküm verilmesinden evvel sınırlandırılmasına sebebiyet verdiğinden hukuk devleti ilkesi bakımından işlerliği ve uygulamasına dikkat edilmesi gereken bir müessesedir. Yine bu kapsamda koruma tedbirinin kanuni dayanağı olması zorunluluğu, geçici olması, ölçülü olması gibi ilkeler de gündeme gelmektedir. Soruşturma kapsamında şüpheli   ….şüphelinin delil kaçırmak gibi bir durumu olmadığı açıktır.

Binaenaleyh CMK 100’deki koşullar oluşmamıştır:

  • Sanığın gelinen aşamada kaçma şüphesi bulunmamaktadır.
  • Sanık delilleri karartamayacağı gibi böyle bir iradesi de bulunmamaktadır.. Zira dosya muhtevasında hüküm tesis edilmesinin teminini sağlayacak deliller elde edilmiş ve sanığın beyanları da eksik hususların doldurulması bakımından açıklayıcı olmuştur.
  • Sanık sabit bir ikametgâh sahibidir ve tahliyesine karar verildiği takdirde devamlı olarak bu adreste ikamet etmeye devam edecektir.
  • Sanığın tanıklar veya başkaları üzerinde baskı kurma olasılığı da yoktur.
  • Alınacak potansiyel cezada müvekkilin bir yatar cezası çıkmayacaktır. Bunun da gözetilmesi gerekmektedir.

Ayrıca tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesindeki koşullarla Anayasanın 19/3 hükümleri de dikkate alınarak verilmelidir. Son olarak belirtilmesi gerekir ki tutuklama en son uygulanması gereken bir tedbirdir. Mahkeme öncelikle adli kontrolü uygulamadan tutuklamaya hükmetmemelidir. AİHM içtihatları da tutuklamadan sağlanan yarar başka bir koruma tedbirinin uygulanmasıyla da sağlanacaksa tutuklama yoluna gidilmemesi yönündedir.

Tutukluluğa ilişkin vurgulanması gereken bir diğer husus ise tutuklama koruma tedbirinin özgürlüğü kısıtlayıcı mahiyette olmasından dolayı kendisine en son başvurulması gereken ve kendisinden beklenen menfaat başka bir koruma tedbirine hükmolunmasıyla sağlandığı takdirde başvurulamayacak bir koruma tedbiri olmasıdır. Üstelik tutuklama kararına hükmolunduğu takdirde bu kararın gerekçeli olması gerekmektedir. Soruşturma aşamasında hükmolunan tutuklama kararına dayanak teşkil eden gerekçenin kovuşturma aşamasında muhtevasını aynen koruyacağı gibi bir durum bulunmadığı gibi aynı aşamada daha önce dayanak teşkil eden gerekçenin varlığını aynı şekilde devam ettiriyor olması gibi bir kaide bulunmamaktadır. Bu hususta böyle bir değerlendirme yapılmasının sebebi tutuklamaya hükmolunması için aranan şartların niteliği gerektirmektedir. Keza delillerin tespiti, toplanması vs gibi tutuklamaya hükmolunmasını gerektiren sebepler yargılama aşamasında ortadan kalkabileceği gibi değişkenlik de gösterebilir. Bu bağlamda kanunda yazan ifadelerin aynen tekrarı, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, delil karartma şüphesinin var olduğunu söylemek yeterli olmayacaktır. Bu hususların açıklanması gerekmektedir. Bu doğrultuda AİHM’nin Solmaz/Türkiye ve Sargın/Türkiye davalarında vermiş olduğu kararında “Tutulan bir kişinin suç işlemiş olduğuna ilişkin makul şüphenin sürmesi, o kişinin tutukluluğunun hukukiliği için olmazsa olmaz (sia qua non) şarttır. Ancak bu şart belli bir süre geçtikten sonra yeterli olmaz. Böyle bir durumda mahkeme yargısal makamlar tarafından özgürlükten yoksun bırakmayı haklı kılmak için gösterilen gerekçelerin devam edip etmediğini ortaya çıkarmak durumundadır. Tutuklamaya ve tutukluluğun devamına ilişkin gerekçeler ‘yerinde’ ve ‘yeterli’ ise ancak ve ancak hukuka uygunluktan bahsolunacaktır.” şeklinde vurguladığı üzere bu yönde verilecek kararların özenli ve açık olarak gerekçelendirilmiş olması gerekmektedir. Anayasa mahkemesi de kendisine yapılmış bireysel başvurular bakımından AİHM’ye paralel görüştedir.  Keza 2012/1137 esas numarasıyla yapılan bireysel başvuruyu kabul etmiş, her ne kadar ilgili başvuru tutukluluk üst sınırının aşılmasına yönelik ise de tutukluluğa ilişkin “…Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanısıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir… Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hala devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır.” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. Ezcümle hakkında hüküm kurulmasına bu kadar yaklaşılmışken ve hakkında hüküm kurulurken etkin pişmanlığın uygulanması gereken müvekkil hakkında tutukluluğun devamı yönünde karar verilmesi hukuka uygun olmamıştır.

SONUÇ VE TALEP             :

            Yukarıda arz ve izah ettiğimiz gerekçelerle sanık hakkında verilmiş tutuklama kararının kaldırılarak tahliyesine yahut hakkında hükmolunacak bir adli kontrol tedbirine hükmolunmasına, müvekkil üzerine atılı suç bakımından samimi ikrar asli kusurun karşı tarafta olması, bu sebeple alt sınırdan ceza verilme ihtimalinin yüksek olması, kaçma şüphesinin olmaması belli bir yaşın üstünde olması  sağlık sorunlarının bulunması taksirle öldürme suçunun alınacak cezasının yatırının çıkmayacak ve tutukluluğun fazladan ceza olmam ihtimalinin yüksek olması, müvekkilin sicilinin temiz olması daha önce hiçbir suça karışmamış olması  taksirle öldürmenin zaten katalog suçlardan da olmaması kuvvetli suç şüphesinin bu bağlamda yeterli olmayacağı  hükümleri ile yargılamanın tamamı boyunca göstermiş olduğu iyi hali ve nihayetten lehe olan diğer hususların uygulanarak hüküm kurulmasını saygıyla vekaleten arz ve talep ederim. 15.12.2021

                                                                                                                                                                                          SANIK MÜDAFİİ

                                                                                                                                               Av. Kayseri Barosu Avukatı Duran Hukuk 

 Yukarıdaki Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi ile  somut olayın ve suçun şekline göre altlık olarak kullanıp itiraz edebilirsiniz

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi Örneği ni tutukluğa itiraz dilekçe örneği linkinden indirebilirsiniz.

Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi ile ilgili daha fazla bilgi almak için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Diğer Dilekçeleri Görmek  İçin Tıklayabilirsiniz

No comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

S.S.SHemen Ara!WhatsApp