loading

Mal Paylaşımı ve Mal Rejimleri

Boşanmada Sonucunda Mal Paylaşımı Nedir?

Evlilik birliği sona ermesinden sonra o evliliğin tabi olduğu kurallara göre  eşlerin mallarının tabi olduğu rejime göre  paylaştırılmasına dayan bir kurumdur. Günümüz evlilikleri aksine bir anlaşma yoksa edinilmiş mallara katılma rejimine tabidir.

Mal Rejimleri Nelerdir

2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu kapsamında yasal olarak belirlenmiş olan yasal mal rejimleri şunlardır:
  • Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi.
  • Mal Ayrılığı Rejimi.
  • Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi.
  • Mal Ortaklığı Rejim
Mal ayrılığı Rejimi:  Eşlerin kendi  kazandıkları ve edindikleri mallarından   yaptıkları  borçlarından kendilerinin ayrı ayrı sorumlu olmasını, diğer eşe  boşanma sonrasında malların paylaşılmamasını  ve herkesin kendi üzerindeki  mallar ve borçlarla  olduğu gibi paylaşılmasına dayanan bir rejimdir.
Türk hukuk sisteminde eşler aksine bir mal rejimi seçimi yapmamış olmaları halinde kural olarak edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olur.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Nedir

Eşlerin Boşanmadan sonra evlilik sürecindeki malların eşit olarak paylaşıma dayanan bir rejimdir. Günümüz evlilikleri kural olarak edinilmiş mallara katılma rejimine tabidir.

Artık Değer Kavramı Artık değer Nedir

TMK m. 231’de; eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan net miktar olarak tanımlanmıştır.

Örnek Kayseri’de Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır

Artık Değer Hesabı :

Artık değer=(Edinilmiş mallar+ eklenecek değerler + kişisel mallara giden edinilmiş malların karşılıkları)-(Değer artış payı+ edinilmiş mallara giden kişisel malların karşılıkları+ borçlar) ya da ArD = (EdM + EkD +Dnk1) – (DAP+Dnk2+ B)
Örneğin A ile B Kayseri’de 2005 tarihinde  evlendiler A’nın 100.000 Tl’si, vardı Evlilik esnasında  miktarı da  koyarak 400.000 Tl lik ev alındı  Daha sonra çiftlerin boşandığı durumda. Evin boşanma esnasındaki değeri de 800.000 Tl olsun Bu durumda paylaşım aşağıdaki gibi olacaktır.

‘100.00 lirayı kişisel mal olduğundan . Bu halde de  tasfiye anında öcelikle edinilmiş mallardan kişisel mal değerleri çıkartılır, yani 100.00 ve malın değer artışı 150.00 liranın B’nin kişisel malına oranı olan 50.00 lirayı çıkarırız ve B’nin kişisel malıdır. geriye 300.00 lira kalır. bunun da yine mülkiyet kimde ise onda kalmak koşuluyla yarısı A’nın yarısı B’nin. yani bu durumda sonuç olarak tasifiyede bu ev için A 150.00, lira B 300.00 lira alıyor.

son durum için matematiksel bir hesap yapmak gerekirse;

önce kişisel malı hesaplanması gerekmektedir.

Evin değer artışı hesaplanır 800.000-400.00=400.000 Tl

kişisel malın toplam mala oranı 100/400 =1/4

Değer artışında kişisel malın payı hesaplanır

A’nın değer artışında kişisel malın değer artış payı ( 400/4) = 100.000
A’nın Kişisel malı ile kişisel malın değer artışı toplanır 100+100 =200.000 Tl
A’nın bu evdeki kişil payı 200.000 Tl olarak belirlenir.
Artık Değer 800-200 =600.000Tl
Yanı paylaşıma esas olan değer
800-200= 600 (evin edinilmiş mala esas değeri)
Eşler eğer edinilmiş mallara katılma rejiminde bir oran belirlemişlerse  bu tutarı eşit olarak paylaşmak durumundadır.

Bu durumda  Eşlerin her biri  600.000/2 300.000 Tl  olarak

300/2 = 150 ( eşlerin her birine düşecek edinilmiş mal payı)

B ; 150 (kişisel) + 150 ( edinilmiş) = 300.00 tl

A ; 150.00 tl (edinilmiş) alıyor

Katkı Payı Alacağı Nedir

Katkı Payı Alacağı Nedir? Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu durumlarda, eşlerden birinin, diğerine ait mala hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın yaptığı katkının karşılığına, katkı payı alacağı denilmektedir.

Edinilmiş Mallar Nedir

Edinilmiş Mal Nedir : er eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir.

Mal paylaşımında Eşlerin Tabi olduğu Yasal Rejim Nedir

Eşler Aksine bir anlaşma yahut  bir mal rejimi seçimi  yapmadıkları takdirde  edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olur.

Mal Paylaşımı Davası Ne zaman Açılır

Mal paylaşımı davası boşanma kararı ya da boşanma davası açıldığı zaman açılmaz.Mal paylaşımı davası için mahkemelerin boşanma kararı vermesi de yeterli değildir. Verilmiş olan boşanma kararını kesinleşmiş olması gerekmektedir. Yalnız boşanma dava ile birlikte eşlerin birbirinden mal kaçırmaları çok muhtemel olduğu için mahkemelerde daha çok boşanma dava ile aynı anda farklı bir dava olarak açılmakta ve boşanma davasının bitmesi ve kesinleşmesi gerektiği için boşanma davasının bitmesine müteakip mal paylaşım davası devam etmekte sonuçlandırılmaktadır.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Hangi tarihten İtibaren Uygulanır

Boşanma davalarında ve sonrasındaki mal paylaşım davasında  2002 den bu yana evlenen çiftlerimizde  edinilmiş mallara katılma rejimi tabi olur 2002 yılından önce evlenen çiftler ise her hangi bir rejimi seçimi yapmadılarsa 2002 tarihinden sonra doğrudan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olur.
Burada 2002 den önce evlenen çiftler her ne kadar 2002 den sonra edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olsa da bu tarihten önce edindikleri malları bakımdan ise mal ayrılığı rejimine tabidir. Bir örnekle anlatacak olursak ;
Kayseri’de yaşayan ve  1995 de evlenen bir çiftin  1999 da kocası tarafından kendi üstüne alınana evi  ve 2005 yılında da kocasının yine kendi üzerine aldığı arabası olsun Bu durumda eşler için 2002 tarihinden önce edindikleri mallar bakımından  mal ayrılığı rejimine tabi olacağından kocanın 2002 den önce edindiği ev yine kocada sayılacak lakin 2002 den sonra edindikleri mallara eşler arasında eşit olarak bölüşülecektir.
Mal ayrılığında temel kural şöyledir: Evlenmeden önce alınan mallar kimin üzerine ise onun kişisel malı sayılır ve boşanmada mal paylaşımı davasında hesaba katılmaz.
Bu arada belirtmek gerekir ki, boşanmada mal paylaşımı davası açılırken mutlaka belirsiz alacak davası olarak açılmalıdır.

Boşanmadan Sonra  Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Boşanma davası ve sonucunda eşlerin edinmiş olduğu mallara yönelik her hangi bir karar ya da dağıtım yapılmamakla birlikte bu paylaşım mal paylaşım davası ile yapılmaktadır.
  • Kişisel Mallar hiç bir şekilde paylaşıma dahil edilmeler
  • Evlenmeden önceki mallar Kişisel mallar sayılır ve paylaşıma dahil edilmezler.
  • Boşanma davası kesinleştikten sonra değil boşanma davası açıldığı andaki bulunan mevcut mallara göre paylaşım yapılır.
  • Evlililiğin başladığı tarihten itibaren edilinen mallar paylaşıma dahil edilir.
  • Kural olarak edinilen mallar eşit olarak olarak paylaşıma dayanır.

Kişisel mal sayılan mallar Nelerdir

  • Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mal varlığı değerleri,
  • Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları,
  • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına hasredilebilecek eşyalar,
  • Kişisel mallar yerine geçen değerler burada  Satış, takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler
Eşler her birinden kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik birliği içerisinde evlenmeden boşanma davası açıldığı tarihe kadarki edinmiş oldukları malları eşit olarak paylaşırlar.

Edinilmiş Mallar Nelerdir

Edinilmiş Mal Nedir : er eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
  • Çalışmasının karşılığı olan edimler,
  • Yukarıda saydığımız kişisel malların gelirleri (malın kendisi değil, geliri hesaba katılır mesela kişisel malın kira geliri),
  • SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
  • Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar (örneğin çalışan eşin iş kazası geçirmesi nedeniyle elde ettiği maddi tazminat),
  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Eşler, Evliliklerin başında nelerin kişisel mal sayılacağını evlilik içerisinde sözleşme yaparak kararlaştırabilirler.  Ayrıca Eşler, mal rejimi sözleşmesi yaparak bir eşin mesleğini icra ederken kazandığı mal varlığı değerlerini veya bir işletmenin faaliyetinden elde edilen malvarlığı değerleri “kişisel mal” sayılarak boşanma sırasında paylaşım dışında da  tutulabilir.
Eşlerden biri evlilik birliği içerisindeki bir malın kişisel mal olduğu iddiasında bulunursa bu iddiayı ispat etmek zorundadır. Çünkü evlilik içerisinde elde edilen malların kural olarak kişisel mal değil, edinilmiş mal olduğu kabul  edilmektedir. Bu sebeple bu mallar paylaşıma dahil edilir.
Kişisel mallardan evlilik sırasında takas trampa satış vs yapılması durumunda bu mallar edinilmiş mal sayılacağından burada buy malların alınmasında kişisel malların bedelleri etkili olduğundan bu malların değerleri edinilmiş mallardan düşülerek denkleştirme istenir. B bu durumda tasfiye sırasında denkleştirme istenir. Örnekle Açıklamakla gerekirse
Evlenmeden sonra kayseri’deki  galerici babasından miras kalan  evini  100.000 Tl evini satarak   200.000 Tl lik ev alan eş mal paylaşımında 300.000 Tl  değerindeki evi  yarısı alınırken kişisel maldan yani miras malından karşılandığı için  evin yarısı düşülecek kalan yarısı yani 150.000 TL edinilmiş sayılacak ve bu ikiye bölünecektir. Genel olarak paylaşım bu şekilde yapılmaktadır.

Mal Paylaşımı Davası Açma Süresi (Zamanaşımı)

Boşanmadan sonraki açılacak  mal paylaşımı davası, zamanaşımı süresi geçmeden açılmalıdır. Buradaki mal paylaşım davasındaki zamanaşımı süresi boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.  10 yıllık süre geçtiği  durumda , mal paylaşımı talebinde bulunmak mümkün değildir.
Uygulamada boşanma davaları ile birlikte  ayrı bir dava olarak mal paylaşım davası açılmakta  ve mevcut mallar için ihtiyati tedbir talep edilebilmekte malların kaçırılması engellenebilmekte hem de zamanaşımı  uğrama ihtimali bertaraf edilebilmektedir.
Yurt dışına boşananlarda zamanaşımı yurt dışında boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren başlamaktadır.

Mal Paylaşımı Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Mal paylaşımı davasında görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve görevlerine dair kanun kapsamında belirlenmiştir. Bu kapsamda  Görevli Mahkemeler Aile Mahkemeleridir. Aile mahkemeleri bulunmayan yerlerde Aile mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleridir.
Mal Paylaşım davalarında yetkili mahkeme Boşanma davasındaki yetkili mahkemeler aynı zamanda Mal paylaşım davalarında da yetkilidir. Bu bakımdan boşanmada yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Ayrıca genel yetki olarak da davalının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili mahkemedir. Yukarıdaki yetki halleri mal paylaşım davaları için de geçerlidir.
Örneğin Kayseri Pınarbaşı’nda yaşayan bir çiftin boşanma davası Pınarbaşı asliye (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) görüldüğü bir durumda mal paylaşım davaları da Pınarbaşı Aile Mahkemelerinde Görülecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Anlaşmalı boşanmada  düzenlenen protokole göre ya da sonrasında mal paylaşımı davası açılmak suretiyle , Malların paylaşılması mümkündür. Eşler, Anlaşmaları durumunda  anlaşmalı boşanma protokolüyle isterse  edinmiş oldukları malları yine eşit olarak yarı yarıya paylaşabilir veya başka bir  oranda paylaşmaları hatta bir eşin  malların tamamını alması bile mümkündür. . Eşlerden biri anlaşmalı boşanma protokolüyle mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat de edebilir.
Anlaşmalı boşanma protokolü ile mal paylaşımı yönelik  vazgeçme yahut ferağat yapılacaksa , feragat beyanı protokole açıkça yazılmalıdır. Protokole açık bir şekilde şu şekilde bir ibare yazılmalıdır: “….taraflar edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı kelimelerinin protokolde geçmesi  hususuna dikkat edilmesi gerekmektedir. . 
 Yani husus anlaşmalı boşanma protokolünde yer alan genel anlamlar içeren  tüm malları yahut hiç bir mal istemiyorum  başkaca mal  talebim yoktur gibi tarzındaki ibareler boşanmada mal paylaşımına yönelik olarak  talep hakkından feragat edildiği anlamına gelmez. Bu şekildeki tüm ibareler boşanma davasının eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat, nafaka, ev eşyalarının paylaşımı vb. gibi haklardan yönelik olarak  feragat anlamına geldiği kabul edilir. .
Anlaşmalı boşanma protokolünde tarafların mal paylaşımına dair bir herhangi bir ibare yoksa, taraflar anlaşmalı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren ya da çekişmeli boşanmalarda çekişmeli boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde mal paylaşımı davası açabilirler.

Zina (Aldatma) Nedeniyle Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası, özel bir boşanma sebebi olarak Medeni Kanun m.161’de düzenlenmiştir. Aile mahkemesi, zina (aldatma) nedenine dayalı olarak evlilik birliğinin sona ermesine karar verdiği takdirde mal paylaşımı şu şekilde yapılır:
Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.Artık değerin ne olduğunu yukarıda izah etmiştik Artık değer eşlerin evlilik süresince  çiftlerin edindikleri mallardan borçların çıkarılması suretiyle kalan net tutara  artık değer deniliyordu. Bu durumumda zina sebebiyle boşana kararı verilirken hakim tarafından bu artık değere normalde eşit olarak katılınması gerekirken farklı oranda katılma oranı yahut hiç katılmama veya mahrum edilmesi söz konusu olabilmektedir. 
Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesinde kusurlu olan eşin katılma alacağı tamamen ortadan kaldırılabilir veya hakkaniyete uygun oranda azaltılabilir. Yani, aldatan eşin diğer eşin edinilen malları üzerindeki alacak hakkı tümüyle sona erdirebilir veya azaltılabilir.
Eşlerin katkı payı alacağı, zina nedeniyle ortadan kaldırılamaz. Yani, eşlerden biri aldatsa dahi, diğer eşin mal varlığına yaptığı katkıyı boşanmada mal paylaşımı sırasında talep edebilir. Örneğin, Kayseri melikgazi’de bulunan bir evin tapuda diğer eş üzerine satın alınmasına 50.000 TL vererek katkı sunan  öğretmen olan eş, zina yapsa bile sunduğu katkının güncel değerini talep edebilir.

Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Eşlerden birinin ölümü durumunda , eşin ölüm tarihi itibariyle edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye tarihi olarak belirlenir. Sağ kalan eş, ölüm tarihine kadar evlilik içinde edinilen malların yarısı üzerinde katılma alacağı hakkına sahiptir. Sağ kalan eş, ölenin terekesinden hem mirasçı olması nedeniyle hem de edinilen mallara katılma rejimi nedeniyle alacaklı konumundadır. Ölen eşin terekesinden öncelikle sağ kalan eşin katılma alacağı hakkı ödenmeli, daha sonra sağ kalan eşin de dahil olduğu mirasçılar arasında miras paylaşılmalıdır.
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçılara karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak ( 4721 s.lı 599/2 m ) ve müteselsilen ( 641 m ) sorumludurlar. Mirasçılık sıfatına sahip olduğundan ( 499 ) alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar (Y8HD-K. 2017/11614)

Evlenmeden Önce Krediyle Alınan Mallar Nasıl Paylaşılır?

Boşanmada mal paylaşımı, kural olarak evlilik içinde edinilen malların paylaşılması esasına dayanır. Evlenmeden önce satın alınan mallar, satın alan eşin kişisel malı olarak kabul edildiğinden mal paylaşımına dahil edilmez.
Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen ev, araba, arsa vb. gibi mallar belli bir hesaplama tekniği ile boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen mallar boşanma halinde mal paylaşımına şu şekilde dahil edilir:
Evlilik içinde ödenen her türlü kredi ile borcu ödenen her türlü malın “krediyle ödenen kısımı” edinilmiş mal kabul edilir. Bu nedenle, diğer eş evlilik içinde ödenen kredi miktarı üzerinden hak iddia edebilir. Evlilik içinde ödenen kredinin hangi eş tarafından ödendiğinin hiçbir önemi yoktur.
Evlilik içinde ödenen kredi bedelinin ev veya arabanın satın alındığı alış fiyatına oranının ne olduğu hesaplanır.
Ev veya arabanın boşanma tarihindeki güncel piyasa değeri bilirkişi raporu ile tespit edilir. Daha önce hesaplanan oran (ödenen kredinin evin alım tarihindeki değerine oranı) gayrimenkulün güncel değerine de oranlanarak eşin katılma alacağı hesaplanır.
Örnek vermek gerekirse;Kayseri incesuda yaşayan bir çiftin  100.000 TL’ye satın alınan bir evin 40.000 TL’lik kredisinin evlilik içinde ödendiğini düşünelim. Evlilik içinde ödenen kredinin evin alım değerine oranı %40’dır. Boşanma sırasında evin güncel piyasa değerinin 200.000 TL olduğunu kabul edersek; evin güncel piyasa değerinin %40’ı 80.000 TL olacaktır. Yani, boşanmada mal paylaşımının konusu olacak değer 80.000 TL olacaktır. Eşler, edinilmiş malları yarı yarıya paylaşacağından diğer eş kredisi evlilik içinde ödenen ev nedeniyle 40.000 TL talep edebilecektir.

Boşanma Davası Açılmadan Önce Satılan Mallar Paylaşıma Dahil midir?

Eşler, evlilik süresi boyunca malları üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler. Ancak, “boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş olan  ve elden çıkarılan tüm mallar ve alacaklar  boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına dahil edilir.
Burada mal rejiminin tasfiye tarihi olarak boşanma davasının açıldığı tarih esas alınır.  Yani Eşler  boşanma davası açıldığı ana kadarki edinmiş oldukları mallar mal rejiminin tasfiyesine esas  olacaktır. Boşanma davasından sonra edinilen mallar veyahut boşanma davası açıldıktan sonraki yapılan ödemeler  boşanmadan kaynaklı mal paylaşımına dahil edilmezler.
Örneğin  Kayseri’de yaşayan ve eşlerin kredi ile aldıkları  evleri ödemesi devam ederken  Eşler tarafından 01.01.20125 tarihinde boşanma davası açılmış  ve boşanma davası devam ederken ve koca tarafı  bu davadan sonra aylık 1000 Tl  olarak toplamda 20.000 Tl  ödeme daha yapmıştır.  Ev map paylaşım davasında 200.000 Tl değer biçilmiştir. 20.000 Tl si mal paylaşıma dahil edilmez Kalan 180.000 Tl  eşler arasında eşit 90 biner tl  olarak paylaştırılır.Burada bu malların boşanma davası devam ederken satılmış olup olmaması önemli değildir. Bilirkişi raporu ile malın değeri tespit edilir.hesaplanan değer üzerinden malı satmış olan eşe karşı alacak hakkına sahip olur..
Burada belirtmekte fayda vardır ki borçlu çıkan eşin mal varlığı diğer eşin alacağını karşılamaya yetmezse TMK 241 gereği borçlu olan eşin 3. kişilere karşı yapmış olduğu karşılıksız kazandırmalara yönelik  alacak davası açılabilir. eksik kalan alacağını isteyebilir. Burada üçüncü kişilere açılacak olan dava ancak  ilk eşe dava açılmasından sonra eşe karşı tahsil cihetine gidilmesi ve  terekenin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmamakla sadece alacağa ilişkin dava açılacağı yönündedir.
Davalı eski eşin, diğer davalı H’ye edinilmiş mal niteliğinde olan aracı devretmesi, TMK m. 229/2 uyarınca artık değere katılma alacağı hesabında eklenecek değer niteliğindedir. Aynı maddenin son fıkrasında (TMK m. 229/2-son) ise; bu gibi kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Bu tasarruflardan kaynaklanan katılma alacağından öncelikle, davalı eski eş… sorumludur. Bu aşamada diğer davalı ile birlikte müteselsil sorumluluğu oluşmamıştır. Diğer yandan, bu gibi kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin koşulları da, TMK 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı Kanun’un 241. maddesine dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır. Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına ilişkin TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır (Y8HD-K.2017/2301).

Mal Paylaşımı için Evlilikten Önce Sözleşme Yapmak Gerekir mi?

Medeni Kanuna göre  eşler arasında herhangi bir mal rejimi seçilmediği durumda yasal mal rejimi “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” dir. Yani evlenirken hiçbir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Yani resmi olarak evlendikten sonra  , boşanma davası açılana kadarki satın alınan tüm mallar kural olarak yarı yarıya paylaşılacaktır. Malların yarı yarıya paylaşılması doğrudan kanundan kaynaklanan bir hak olduğundan ayrıca edinilmiş mallara katılma rejimi sözleşmesi yapmaya gerek yoktur.
Ancak, eşler malların yarı yarıya paylaşımı dışında bir oran belirlemek veya edinilmiş mallara katılma rejimi dışında bir rejim belirlemek için evlenmeden önce veya sonra sözleşme yapabilirler.

Şirket Hisseleri Nasıl Paylaşılır?

..
01.01.2002 tarihinden sonra edinilen şirket hisseleri, edinilmiş mallara katılma rejimi gereği mal paylaşımına dahil edilir. Şirket hisselerinin gerçek piyasa değeri belirlendikten sonra, belirlenen bu değer üzerinden diğer eşin katılma alacağı hesaplanır. Mal bölüşümü konusu yapılan şirket hissesinin, limited şirket, anonim şirket, komandit şirket vb. şirketlerden herhangi biri olmasının hiçbir önemi yoktur. 01.01.2002 tarihinden önce edinilen şirket hisseleri kişisel mal olarak kabul edildiğinden mal bölüşümüne dahil edilemez. Her halükarda şirket hisseleri nedeniyle 01.01.2002 tarihinden sonra elde edilen her türlü gelir veya kar üzerinde diğer eşin katılma alacağı mal bölüşümü yapılırken hesaba katılır. Örneğin, 1999 yılından anonim şirket hisseleri bulunan eşin, bu hisse nedeniyle 2002-2018 yılları arasında 100.000 TL kazanç elde ettiğini varsayalım. Şirket hisseleri, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden önce satın alındığından eşler arasında mal bölüşümüne dahil edilemezler. Ancak, şirket hisseleri nedeniyle elde edilen gelirin yarısı, yani somut örneğimizde 50.000 TL’nin diğer eşin katılma alacağı olarak kendisine verilmesi gerekir.
Eşler, 07.05.2000 tarihinde evlenmiş, 22.05.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TM’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı m. TKM 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu … Limited Şirketi ise, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 08.06.1998 tarihinde kurulmuştur ve kişisel maldır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179). Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri, o eşin kişisel malıdır (4721 s.lı TMK’nun m. 220/2) Aksi mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılmamışsa kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır (TMK’nun m. 219/4 ve 221/2). Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK’nun m. 235/1). Malvarlıkları, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs.) göre değerlendirilir (TMK’nun m. 228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK’nun m. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK’nun m. 232, 239/1) hesaba katılır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir. Kişisel mal niteliğindeki şirket üzerinde davacı eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşacak alacak hakkı bulunmamaktadır. Ne var ki; aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenleme, ilke ve esaslar çerçevesinde, 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 22.05.2009 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır (Y8HD-K.2016/13500)

Evlilik İçinde Alınan Malları Boşanmada Mal Paylaşımı Dışında Tutmak İçin Ne Yapılmalı?

Eşler evlilik içinde edindikleri mallarını yahut belli malları  paylaşmak istemiyorlarsa buna uygun bir mal paylaşımı sözleşmesi yapabilirler. Eşler evlenirken veya evlendikten sonra diledikleri mal rejimini belirleyip seçebilirler. Eşler, evlilik  süresi içerisindeki edinilen malları paylaşmak istemiyorsa sözleşme yaparak  ve mal Ayrılığı Rejimini seçebilir. Bu şekilde her eş  edindiği mal kişisel mal olmuş olup diğer eşe karşı hak iddia edememiş olur.
Mal Ayrılığı Sözleşmesi, iki şekilde yapılabilir. Birinci yöntem, evlilik sırasında evlendirme memurluğuna bir dilekçe verilerek eşler arasında Mal Ayrılığı Rejimi’nin seçildiğinin bildirilmesidir. İkinci yöntem ise noterde Mal Ayrılığı Sözleşmesi yapılmasıdır. Noterde yapılacak sözleşme evlilikten önce veya sonra her zaman yapılabilir. Yani, eşler evlendikten  sonra  istedikleri bir vakitte  isterlerse yıllarca sonra bile notere giderek Mal Ayrılığı Sözleşmesi yapabilirler. Boşanma halinde evlilik mallarının paylaşımı, bu sözleşmeye göre gerçekleştirilecek ve eşler sadece kendi mallarından sorumlu olacaklardır. Eşler mal ayrılığı dışında diğer mal ortaklığı gibi sözleşme türlerini de seçebilirler .

Miras Kalan Mallar Boşanmada Mal Paylaşımına Dahil midir?

Boşanma sonrası mal paylaşımı yapılması durumunda eşlere miras kalan mallar  mallar kişisel mallar kategorisinde bulunduğu için kişisel malları paylaşıma dahil edilmez. Medeni Kanun’a göre evlilik sırasında yahut evlilikten sonra  eşlerden birine kalan miras kalması durumunda , kendisine miras kalan eşin kişisel malı olarak kabul  edildiğinden bu malların her hangi bir şekilde boşanmadan sonra mal paylaşımına dahil edilmesi söz konusu  olmaz. VE diğer eş bu mallar üzerinden hiç bir hak talepe demez.
Kişisel malların gelirleri edinilmiş mal sayıldığından örneğim miras kalmış bir malın kira geliri  edinilmiş mal sayılacak ve  diğer eş bu kira geliri üzerinden  hak sahibi olacaktır.

Bir Eşe Bağışlanan Mallar veya Paralara Boşanmada Mal Paylaşımı Sırasında Diğer Eş Ortak Olabilir mi?

Evlilik sırasında eşlerden birine  3. bir kişi tarafından yapılan her türlü her türlü ev, araba, para veya parasal değeri olan  bağışlamalar diğer eşin kişisel malıdır. Sonuç olarak, diğer eş boşanma halinde  diğer eşe 3. kişiler tarafından  bağışlamalar üzerinde mal paylaşımı sırasında bu mallar üzerinde hiçbir hak talep edemez. Fakat bu malların evlilik içerisindeki kira gelirleri, faiz gelirleri edinilmiş mal kabul edildiğinden, boşanma sırasında diğer eş bu gelirlerin yarısı üzerinde hak sahibi olur.

Evlilikten Önce Alınan Malları Satılarak Evlilik İçinde Yeni Mal Satın Alınması

. Evlilikten önce alınan mallar, kişisel mal olarak kabul  edildiğini zaten söylemiştik Fakat Evlilikten önce edinilen malların evlilikten sonra satılıp o belle yeni bir mal alınması yahut üzerine ekleterek yeni mal edinilmesi durumunda   En son alınana mal paylaşıma dahil edilir fakat kişisel malın yerine geçen bedel ve değer artış payı düşülerek  mal paylaşımı yapılır. . Sonuç olarak evlenmeden önceki  edinilen o malın evlilikten sonra satılmış olsa dahi yerine alınana malda alacak hakkı devam etmektedir.

Bir Eşin Üçüncü Kişilerden Aldığı Maddi ve Manevi Tazminat ve Boşanmada Mal Paylaşımı

Aynı şekilde Manevi tazminatlar, kişisel mal olarak kabul edildiğinden boşanmada mal paylaşımı davasında diğer eşin manevi tazminat üzerinde hiçbir yasal hakkı yoktur. Maddi tazminatlar ise edinilmiş mal olarak kabul edilir. Yani, eşlerden biri bedensel zarar nedeniyle herhangi bir maddi tazminata hak kazanırsa, diğer eş boşanma halinde maddi tazminatın yarısı üzerinde hak sahibi olur.

Evlilikten Önce Alınan Malların “Kira Geliri” Mal Paylaşımına Dahil midir?

Evlilikten önce alınan taşınmazların kira geliri, evlilik içinde elde edilen mal sayıldığından, boşanmada mal paylaşımı sırasında diğer eş bu kira gelirlerinin yarısı üzerinde hak sahibi olur. Çünkü, gayrimenkul mallar evlilikten önce alınsa bile malın getirdiği gelir evlilik içerisinde elde edilmektedir. Fakat mal ayrılığı sözleşmesi yapılarak Kişisel malların gelirlerinin Kişisel mal sayılacağı kabul edilebilir.

Bir Eşin Diğer Eş Tarafından Satın Alınan Mallara Sunduğu Katkı Boşanmada Mal Paylaşımı Hesabına Dahil Edilir mi?

Eşlerden biri diğer eşin üzerinde bulunan  yahut üzerine alınana herhangi bir taşınır veya taşınmaz malların alınması yahut tamir bakım gibi hususlarda katkıda bulunması durumunda ,  diğer eşten sunduğu olduğu bu katkının güncel değerini  isteme hakkı bulunmaktadır.
Örneğin 2010 yılında  yılında 200.000 TL’ye alınan kayseri’den bir ev alan eşe diğer eşin 100.000 Tl katkıda bulunmuşsa ve evin güncel değeri de  400.000 TL  ise  evin alındığı zaman evin değerinin yarısı oranında da katkıda bulunan eşe  paylaşım aşamasında evin güncel değeri olan  400.000 Tl  ‘nin de yarısı orasında katkı sunduğuna göre , 200.000 TL   katkı payını ve artış oranını talep edebileceklerdir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ile Edinilen Malların Boşanmada Paylaşılması Usulü

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi Borçlar Kanununun 611. maddesinde ‘Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir mal varlığını veya bazı mal varlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.’ olarak  ifade edilmekle birlikte  iki tarafa borç yükleyen sözleşme olup sürekli borç  doğuran sözleşmelerdendir.
Lakin burada mal paylaşımı yapılırken evlilik süresinde yapılmış olan ama boşanma davası açıldığında da devam eden bir ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mal paylaşımına nasıl etki edeceği ve eşlerin bu konuda nasıl haklara sahip olacağı yargıtay kararları çerçevesinde şekillenmiştir. Şöyle ki  böyle bir durumda  eğer  evlilik süresi içerinde yapılan ve boşanma davası açıldığı ana kadar ki süresi  ile kişinin  ölümü anına kadar ki süresi hesaplanarak oranlanması suretiyle edimin karşılığının  belirlenmesi ve mal paylaşımına dahil edilmesi ve  mal paylaşımının bu şekilde yapılması gerektiği yönündedir. Eğer ölüme bağlı sözleşmede  bakılan kişi ölmediyse oranlama yapılamayacağı için  bu mal için paylaşımın beklenmesi gerekecektir.
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; 
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, mahkemece tasfiyeye konu taşınmazın edinilmiş mal olduğunu kabul edilerek taşınmazın değerinin tamamının üzerinden hesaplanan katılma alacağına hükmedildiği, davalı eşin taşınmazı annesinden eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devraldığı, davalı eşin annesinin (bakım alacaklısının) boşanma dava tarihinden sonra 21.07.2011 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. Yukarda açıklanan yasal düzenlemeler ve açıklamalardan anlaşıldığı üzere, ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun edimi süreklidir ve sözleşme bakım alacaklısının yaşam ömrüne bağlı olarak talih ve tesadüfe bağlıdır. O halde, tasfiyeye konu taşınmazın, evlilik birliği içinde başlayan ve boşanma davasından sonra da devam eden bakım borcunun karşılığında edinmiş, yani taşınmazın karşılığı olan edimin (bakım borcu) boşanma davasından sonra da devam ettimiştir. Tüm bu açıklamalara göre, taşınmazın bir kısmının evlilik birliği içinde emek karşılığında edinildiğine göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarih ile bakım alacaklısının vefat ettiği tarihleri, edimin devam ettiği boşanma dava tarihinden sonraki ve evlilik birliği içindeki süreleri dikkate alınarak, edimin tamamının süresinin evlilik birliği içindeki edim süresine oranı belirlenerek ve diğer tüm deliller de değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8. HD – Karar : 2017/9262). 

Aile Konutunun Özgülenmesi veya Mülkiyet Hakkı Talebi

Boşanma da  aile konutunun özgülenmesi TMK 169. maddesinde; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” düzenlemesi yer almaktadır.Bu kapsamda  boşanma esnasında hakim tarafından eşlerin her biri için barınma geçinme gibi hususlarda geçici önlemler alınır. Burada aile konutunun boşanma davası devam ederken eşlerden birine tahsisi de söz konusudur. Ama burada  miras hukukundaki sağ kalana eşe aile konutunun özgülenmesinden farklı bir durumdur.
Sağ eş ya da ölen eşin yasal mirasçıları lehine konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınması için; aile konutu olması, mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ eşin katılma alacağının olması ve haklı sebeplerin bulunması gerekir. Mahsuba esas alınacak katılma alacak miktarı, iddia ve savunma doğrultusunda, aynı mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde belirlenmelidir. Haklı sebep, her somut olaydaki tarafların ekonomik ve sosyal yaşantılarına, meslek ve sanatlarına, miras ve tapu sicilindeki pay oranlarına vs göre belirlenmelidir.
Aile konutu üzerine, mülkiyet hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo  edilmesi sonrasında mahkemece tapu kaydının iptali ile tesciline karar verilmelidir.
Söz konusu değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır (Y8HD-Karar:2017/2296).

Evlilik Sırasında %50 Dışında Bir Mal Paylaşımı Belirlemek Mümkün mü?

Eşler arasında uygulanan yasal mal rejimi  edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu rejime göre eşler arasında evlendikten sonraki her türlü kazanımlar eşit olarak paylaşılır.
Bununla birlikte eşler Medeni Kanun’a göre,  mal  yahut evlilik sözleşmesiyle kanunun belirlediği oran dışında  başka bir oran belirleyebilir. Eşler, boşanma halinde malların paylaşım oranını  içere sözleşme şekil şartı resmi şekle tabidir. Bu tarz sözleşmelerin her durumda tüm hükümleri geçerli olacağına dair bir kural olmamakla birlikte hakim tarafından kamu düzeni ne  aykırı ahlaka aykırı ve taraflardan birine  mal paylaşımı dışında bir yük getiren  hükümler geçersiz sayılacaktır.
Mal paylaşımı davası, birçok pratik sorunların ortaya çıktığı karmaşık bir dava türüdür. Evlilik sözleşmesi, her hükmü geçerli olan bir sözleşme türü değildir. Bu nedenle, mal paylaşımına dair evlilik sözleşmesi yapılırken mal paylaşımı dışında yükümlülük getiren hükümlerin geçerli olup olmadığı Medeni Kanun’un emredici kuralları dikkate alınarak değerlendirilir.

Boşanmada Mal Kaçırma Nasıl Engellenir?

Boşanmada mal kaçırma, uygulamada eşlerin diğer tarafa tazminat ödememek veya mal paylaşımı neticesinde yükümlülüklerini yerine getirmemek için sık sık başvurdukları bir yöntemdir. Boşanmada mal paylaşımı davasının etkili bir sonuç doğurabilmesi için, diğer tarafın mal kaçırma amacıyla yaptığı işlemlerin engellenmesi gerekir.
Boşanmada mal kaçırma işlemlerini engellemenin en kolay yolu, mallar üzerine “ihtiyati tedbir” konulmasıdır. İhtiyati tedbir kararı aile mahkemesinden istenilmektedir. . Mal paylaşımı davası ile birlikte ihtiyati tedbir talep  edilmelidir. Bu tedbir Boşanma davasıyla istenilmemelidir. Çünkü mallara ilişkin bir dava olmadığında boşanma davasının konusunu oluşturmaz. Ve tedbir talepleri reddedilecektir. ,
Ayrıca, aile konutu olarak kullanılan gayrimenkule , ilgili tapu sicil müdürlüğüne  gerekli evraklarla başvurularak “aile konutu şerhi” verilebilir. Bu durumda üzerinde Aile konutu şerhi bulunan konut , diğer eşin rızası olmadan satılamaz.

Boşanmada Mal Paylaşımı Yargıtay Kararları

Boşanma Davası Sonrası Mal Paylaşımı ve Zamanaşımı

01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” ( 6098 Sayılı TBK. m. 146). Bu nedenle katılma alacağı 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir (Yargıtay HGK – 2013/520 karar). 
743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı TMK’nun 5. maddesi yoluyla TBK’nun 146 (eski BK.m.125). maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunmaktadır (Yargıtay 8.HD- Karar: 2014/9070). 

Piyango Bileti Geliri Boşanmada Mal Paylaşımına Dahildir

Piyango biletinin alımı için harcanan para edinilmiş maldan karşılanmış ise, çıkan ve onun yerine geçen ikame değer sayılan paranın da edinilmiş mal sayılmasını gerektirir. Şans oyunları için verilen karşılığın hangi mal grubundan karşılandığını ispatlamak da oldukça güçtür. Ancak, aksi kanıtlanmadığı takdirde bedelinin edinilmiş maldan karşılandığının kabulü gerekir. Eşlerin mevcut ekonomik durumu açısından önemli sayılabilecek veya yatırım olarak değerlendirilebilecek harcamalar dışında yapılan günlük harcamaların edinilmiş mal grubundan yapıldığının kabulü hayatın olağan akışına uygun olduğu gibi, Örneğin, ev, araba veya şirket hissesi alımında kişisel mal grubuna ait değerlerin de kullanılması hayatın olağan akışına uygun düşmektedir. Tüm bu açıklamalardan hareketle bedel karşılığı oynanan şans oyunlarından kazanılan ikramiyeler edinilmiş mal grubunda olduğundan boşanmada mal paylaşımına dahil edilir (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2014/13668). 

Mal Paylaşımı Davasında Boşanma Davasının Kesinleşmesi Beklenmelidir

Kural olarak taraflar arasında geçerli olan mal rejimi MK md. 225 gereği boşanma davasının açılmasıyla sona erer. Boşanmada mal paylaşımı nedenine dayalı alacak hakkı da boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak boşanmada mal paylaşımı davası, boşanma davasının sonucunu beklemelidir. Boşanma davası bekletici mesele yapılarak, her iki davanın delilleri bir arada değerlendirilerek sonuca gidilmelidir (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2014/3820). 
Katkı payı alacağının istenebilmesi için eşler arasındaki evliliğin sona ermesi gerekir. Halihazırda açılmış olan boşanma davasının sonucu beklenerek, evlilik birliği boşanma ile sona erdiğinde, boşanmada mal paylaşımı davasına devam edilerek bir karar verilmelidir (Hukuk Genel Kurulu – Karar: 2012/420). 

Eşler Arasında Bağışlanan Değerler Mal Paylaşımına Dahil Edilemez

Davalı taraf eşinin kredi kartı borcunu ödediğini ileri sürmüştür. Eşinin kredi kartı borcunu ödemek için 3 bilezik, 500 TL ve 110 Euro bozdurarak eşine veren davalının bu hareketi hukuken bağışlama sayılır. Bu nedenle boşanmada mal paylaşımı yapılırken hesaplamada dikkate alınmaması gerekir (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2012/1841). 

Boşanmada Mal paylaşımında Katılma Alacağının Hesaplanması

Katılma alacağı talep edebilmek için eşlerden birinin diğerinin mal elde etmesine katkı sunması zorunlu değildir. Mahkeme, boşanmada mal paylaşımı konusu olan taşınmazın sürüm değerini esas alarak, önce eklenecek değerleri eklemeli (MK md. 229), daha sonra denkleştirme yapmalı (MK md. 230), mal nedeniyle elde edilen değerler de malın değerine eklenmeli (MK md. 219), malın bu şekilde bulunan toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (MK md. 231) yarısı üzerinden (MK md.236/1) dava kabul edilmelidir (Yargıtay 8. Dairesi – Karar: 2012/12142 ). 

Miras Kalan Mallar Paylaşıma Dahil Edilemez

4721 sayılı Medeni Kanun’un “kişisel malları” düzenleyen 220. maddesinin 2. bendine göre, bir eşin miras ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri kişisel mal kabul edilir. Söz konusu kesinleşen ilamdan da anlaşıldığı üzere davaya konu taşınmazlar yönünden dava açan mirasçılar payı yönünden davalı adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmiş olup, sonucu itibariyle taşınmazlar miras yolu ile intikal ettiğinden davalının edinilmiş malı olmayıp Medeni Kanunu 220/2 maddesi hükmü gereği kişisel malıdır. Mahkemece, bu taşınmazlara ilişkin, davacının artık değere katılma alacağı bulunmadığından bunlara yönelik alacak talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8.HD – Karar: 2016/9059). 

Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Ne Zaman Açılır?

Boşanma davası açılıp  boşanma kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden  sonra ancak diğer mahkemece malların paylaşımına ilişkin karar verilebilir.
Davacı kadın 14.09.2015 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma ve mal rejiminin tasfiyesi talepli dava açmış, 10.11.2015 tarihli dilekçeyle davadan feragat etmiş, mahkemece feragat nedeniyle boşanma ve mal paylaşımı davalarının reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafça mal rejiminin tasfiyesi davasının feragat sebebiyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile temyiz edilmiştir. 
Mal rejiminin tasfiyesi davası, ancak evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesiyle görülebilir hale gelir. Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasından feragat edildiğinden, evlilik birliğinin devam ettiğinin, diğer bir deyimle eşler arasındaki mal rejiminin sona ermediğinin kabulü gerekir (TMK m. 225). O halde sonuçlanan ve kesinleşen bir boşanma kararı olmadığından tasfiye istenemez ve yapılamaz. Doğmamış bir haktan feragat mümkün değildir. Söz konusu feragat mal rejiminin tasfiyesi davası bakımından hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş boşanma davasının feragat sebebiyle reddedilmesinden dolayı, mal rejiminin tasfiyesi davasının görülebilirlik ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermekten ibarettir. Bu sebeple mahkemece mal rejiminin tasfiyesi davası yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı olan hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 2.HD – Karar:2017/3018). 

Satın Alınan Malın Kişisel Mal Olduğunun İspatlanması

Mahkemece, davacının dava konusu taşınmaza ne şekilde katkıda bulunduğu usulünce ispatlanamadığı, dava konusu araç yönünden davalının, tüm aşamalarda çok önceden araç sahibi olduğu, araçlarını zaman içerisinde yenilediği, en son 2006 yılında emekli olduğu, emekli ikramiyesi ile araç satın aldığı, çoğunluğu 2002 yılı öncesi çalışmalarından alınan emekli ikramiyesi ve kişisel mal niteliğindeki önceki araçların satışından karşılanan aracın davalının kişisel malı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, aracın satın alınmasından sonra aracın değerinde artış meydana gelmediği, aksine değeri de düştüğü gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 
Tasfiyeye konu araç eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 06.01.2009 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır. Mahkemece, aracın davalının kişisel malı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamı, davalının emeklilik tarihi, önceki alınıp satılan araçlarla ilgili evraklar ve toplanan delillerden kişisel mal savunmasının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla edinme tarihi itibariyle tasfiyeye konu edilen aracın davalının edinilmiş malı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, araç yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ve temyiz edenin sıfatı gözetilerek davacı lehine artık değere katılma alacağı hesabı yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8.HD – Karar:2017/686). 

Boşanma Davasından Sonra Eşe Alınan Malın Paylaşımında Görevli Mahkemece

 
Mal rejiminin devamı süresince bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır. (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m) 
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, taraflar, 07.12.1995 tarihinde evlenmiş; 18.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 11.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. (TMK 225/son), Tasfiyeye konu edilen araç ise mal rejimi sona erdikten sonraki bir tarih olan 22.06.2010 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır. Edinme tarihi itibariyle mal rejimi sona ermiştir. 
Mahkemece, talebin Aile Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlık olarak nitelendirilip kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Talep, genel hükümlere dayalı olarak alacak niteliğinde olup mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bulunmadığından, anılan istek bakımından 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca Aile Mahkemesi görevli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun m.118-395) kaynaklanmadığından görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Mahkemece, dava dilekçesinin bu istekle ilgili olarak görev yönünden reddine, görevli ve yetkili genel mahkemeye gönderilmesine (tefrik edilerek yeni esas ile) karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru değildir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar No: 2017/366). 

Evlilik İçinde Kredisi Ödenen Ev Nasıl Paylaşılır?

Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/….maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. 
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki(karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur. 
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye(karara en yakın) tarihindeki sürüm(rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir. 
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır. 
Mahkemece yapılması gereken iş, önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden tasfiyeye konu seranın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değerinin uzman bilirkişiye tespit ettirilmesi, krediye ilişkin sözleşme, ödeme tablosu ve tüm belgelerin ilgili bankadan getirtilerek, yukarıda belirtilen dairemiz ilke ve esaslarına göre hesaplama yapılması, gerekirse bu hususta konusunda uzman hesap bilirkişisinden denetime uygun rapor alınması, yapılacak hesaplamada davacının usuli müktesep hakkı ile talep miktarı da göz önünde bulundurularak davacının katılma alacağını belirlemek ve bu miktarı hüküm altına almaktan ibarettir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar : 2016/14898). 

Boşanma Davası Kesinleşmeden Mal Paylaşımı Yapılamaz

Boşanma ve mal paylaşmı davasının reddine dair … 8. Aile Mahkemesi tarafından verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: 
Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtmiş olduğu davalı adına kayıtlı bir adet taşınmaz ve nakit para ile ilgili olarak, taşınmaz yönünden ½ hissenin davacı adına tescilini ve nakit para yönünden yarısının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasındaki evlilik birliğinin halen devam ettiği, boşanmanın gerçekleşmediği, bu durumda mal paylaşımı davasının söz konusu olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm süresi içerisinde red kararı yerine davanın açılmamış sayılması kararı verilmesi gerektiği itirazı ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer. Yargıtay’ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel(istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir. Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda, usul ekonomisi ilkesi gereğince (6100 s.lı HMK’nun 30. m) sonucunun bekletici sorun yapılması gerekir. Mal rejiminin tafiyesi kapsamında açılan alacak davasında, mal rejimi sona ermemiş veya evliliğin dolayısıyla mal rejiminin sona ermesini sağlayabilecek boşanma/evliliğin iptali davasının açılmamış olması durumunda ise davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekir. 
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, dava mal rejiminin tasfiyesine bağlı alacak davası niteliğindedir. Eşler, 20.08.2000 tarihinde evlenmiş; taraflar arasında 22.06.2010 tarihinde açılan boşanma davası mahkemece reddedilmiş; hüküm 02.12.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Evlilik devam etmekte, mal rejimi sona ermemiştir. Hal böyle olunca, dava ön koşulu gerçekleşmediğinden, davanın HMK 115/2 maddesi uyarınca usulden reddi yerine esastan reddine karar verilmesi doğru değilse de, ret kararı sonuç itibarıyle doğru olduğundan bu husus bozma sebebi yapılmamış, hükmün onanması gerekmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar : 2016/1793). 

Anlaşmalı Boşanma Protolü ile Mal Paylaşımı

Dava, mal rejiminin tasfiyesi (boşanmada mal paylaşımı) ve alacak hakkı talebine ilişkin olup yerel mahkeme mal paylaşımı davasının reddine karar vermiştir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, aynı Mahkemenin 2012/307 Esas sayılı dosyasında görülüp sonuçlandırılan anlaşmalı boşanma davasına konu müşterek imzalı dava dilekçesinde “…Boşanmamızın doğuracağı mali sonuçları belirtir anlaşma-protokol imzaladık, dilekçe ekinde sunuyoruz…” biçiminde işaret edilen 02.07.2012 tarihli protokol metninde “…Evlilik birliğinde edinmiş olduğumuz eşyaları rızaen paylaştık, sonradan her iki taraf da bir talepte bulunmayacaktır…” cümlesi ile mutabık kalmalarına, 13.07.2012 günlü ilk oturuma gelen tarafların serbest iradeleri ile protokolü tekrarla “…Aramızda mal paylaşımına ilişkin anlaşmazlık bulunmamaktadır…” sözleri ile bu durumu kabullendiklerini açıkça bildirmelerine, emsal nitelikteki HGK.’nın 27.11.2013 gün ve 2013/8-185 Esas, 2013/1601 Karar sayılı içtihadına nazaran tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettiklerinin kabulü gerekmesine göre, hükmün onanması gerekmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar:2014/4769). 

Boşanmada Mal Paylaşımı Davasında Bilirkişi Rapronun Denetime Elverişli Oması Gerekir

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. 
Taraflar, 13.09.2003 tarihinde evlenmiş; 25.07.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 25.04.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK m. 202/1. ). Tasfiyeye konu 10 nolu mesken 07.09.2005 tarihinde satış yolu ile davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m.179). 
Mahkemece, tasfiyeye konu meskenin satın alınmasında davalının evlilik öncesi sahip olduğu kişisel malı olan dava dışı … plakalı aracın satımından gelen 8.000,00 TL bedelin kullanıldığı kabul edilmiştir. Ne var ki hükme esas alınan 01.08.2014 havale tarihli hesap raporu incelendiğinde dava dışı aracın satımından gelen paranın meskenin alımında kullanıldığı hususunun banka kayıtlarından anlaşıldığı bildirilmiş olmasına karşın söz konusu raporun bu bölümü Yargıtay denetimine açık değildir. Dosya arasındaki banka kayıtlarından bu husus anlaşılmamaktadır. Bilirkişi kurulundan bu hususta rapor alındıktan sonra araç satımından gelen paranın meskenin alımında kullanılıp kullanılmadığına karar verilmesi gerekmektedir. 
Ayrıca her ne kadar davalı asıl tarafından bilirkişi raporunda katılma alacağı olarak tespit edilen 83.911.50 TL bedel yargılama devam ederken davacının banka hesabına yatırılmış ise de davalı taraf yargılama sırasında usul hükümlerine göre davayı kabul etmediği gibi, bozma ilamının tümü göz önünde bulundurulduğunda hüküm altına alınacak bedelin bankaya davalı tarafça yatırılan miktar olduğu kesin olarak anlaşılmadığından Mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. 
Mahkemece yapılacak iş, dava dışı aracın satımından elde edilen paranın dava konusu meskenin alımında kullanılıp kullanılmadığı duraksamaya yer vermeksizin belirlenip, meskenin bozmadan önceki belirlenen sürüm değeri güncelliğini yitireceğinden bundan sonra verilecek karar tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri tespit edilip, davacının dava dilekçesinde faiz isteğinde bulunduğu da göz önünde bulundurularak gerçekleşecek sonuca göre davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesidir. Açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi – Karar : 2017/2744). 

Taşınmazın Devredilmesi Halinde Devralan Üçüncü Kişinin Sorumluluğu

Toplanan delillerden davalı eski eş İnan’ın, diğer davalılara edinilmiş malları devretmesi, TMK m. 229/2 uyarınca artık değere katılma alacağı hesabında eklenecek değer niteliğindedir. Aynı maddenin son fıkrasında ( TMK m. 229/2-son) ise; bu gibi kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği öngörülmüştür. Bu tasarruflardan kaynaklanan katılma alacağından öncelikle, davalı eş … sorumludur. Bu aşamada diğer davalılarla birlikte müteselsil sorumluluğu oluşmamıştır. Diğer yandan, bu gibi kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı dava açılabilmesinin koşulları da, TMK 241. maddesinde düzenlenmiştir. İşte, belirtilen bu ihbarın yapılmış olmasının yaratacağı hukuki sonuç; üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı Kanun’un 241. maddesine dayanılarak alacak davası açıldığında, 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yeniden araştırma konusu yapılmamasıdır. 
Eşin talep hakkı, edinilmiş malın mülkiyetine yönelik bir ayni hak olmayıp, malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkı niteliğinde olduğundan; karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve eşle birlikte üçüncü kişi davalı olarak gösterilse bile, bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişi sorumlu tutulmaz. Üçüncü kişi hakkında eşle birlikte dava açılması halinde; kararda TMK. 229. maddesindeki amaç ve doğrultuda üçüncü kişi lehine kazandırma veya devir yapıldığının tespit edilmiş olması yeterlidir. İlk aşamada hüküm davalı eski eş yönünden karara bağlanacak ve davalı eski eş yanında davalı gösterilen üçüncü kişi yönünden bu dava aynı zamanda TMK.229/2-son maddesindeki ihbar işlevini de yerine getirmiş olacaktır. Bu sonuç, ancak hüküm altına alınan katılma alacağının tahsili aşamasında borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine eksik kalan ve kazanılan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabileceği; bir başka anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacağına ilişkin TMK. 241. maddesi hükmüyle de uyumlu olacaktır. 
Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, mahkemece, hesaplanan ve hükmedilen 64.512,50 TL katılma alacağından davalı eş İnan’ın sorumluluğuna hükmedilmesi; eşden kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalılar hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişilere (davalılar …, … ve …‘a) karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eş İnan’a karşı açılan katılma alacağı davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşden tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davacının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalıların sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8.Hukuk Dairesi – Karar : 2016/8978). 
Boşanmada mal paylaşımı sistemi mal rejimleri malların paylaştırılması gibi bir çok husus , evli çiftlerin boşandıktan sonraki hayatına önemli bir medeni hukuk kurumudur. Boşanmada mal paylaşımı davası; yargılama usulü, delil toplama biçimi ve hakimin resen kullandığı yetkiler dikkate alındığında özgün nitelikte ve ihtisas ve uzmanlık gerektiren derin bir hukuk  alanıdır. . Bu nedenle boşanmada mal paylaşımı davasının bir Boşanma Avukatı vasıtasıyla takip edilmesi hakkın etkin kullanımı açısından faydalı olacaktır.

2 Comments

  • eğer ev taraflardan birinin üzerine ve evlilik birliği içinde alındıysa bilirkiş tarafından belirlenen bedelden taşınmazın kalan borcu çıkarıtılır Tarafların katılım alacağı hesaplanır. Eğer taraflar kendi kişisel mallarıyla da bu taşınmaza katkıda bulundularsa bu durumda değer artış paylarıda eklenir ve kişiler mallar bu değerlerden düşülelerek hesaplama yapılır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

S.S.SHemen Ara!WhatsApp