loading

Ses kaydının hukuki niteliği nedir

 

Son zamanlarda teknolojinin de gelişmesiyle ses kaydının delil ve ispat niteliği çok fazla gündeme gelmektedir.Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla insanlar daha fazla ses kaydı yapmaktadır.Ses kaydının habersiz şekilde kayda alınması anayasayla güvence altına alınan özel hayatın gizliliğini ihlalini oluşturması açısından üzerinde durulması gereken bir husustur.Özel hayatın gizliliği;şahısların kendileriyle ilgili her türlü bilginin kişinin rızası ve kanunun izin verdiği haller haricinde açıklanması paylaşılamaması,kayıt altına alınamaması isteme hakkıdır.
Genel olarak kişiden izin alınmadan ses kaydının alınması  hukuka aykırı olup delil olarak kullanılamayacağı gibi  aynı zamanda suç oluşturmaktadır.Bu hususun iki istisnası bulunmaktadır. Biri boşanma davaları diğeri ceza davalarında görülmektedir.
Boşanma Davalarında Ses kaydı ve hukuka aykırı deliller
Yargıtayın verdiği kararlar doğrultusunda incelendiğinde ;Herkes özel hayatına  ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.Özel hayatın gizliliğine ve aile hayatının gizliline dokunulamaz.Ancak eşlerşn evlilik birliğinin devamı sürecince birbirlerine sadık kalması zorunluluktur.Eşlerden birinin bu alana ilişkin yaşamı diğer eşi en az kendi özel hayatı kadar yakından ilgilendirir.O nedenle evlilik birliğinde eşlerin özel yaşamları eşlerin özel yaşamı olmayıp eşlerin aile yaşama alanıdır.Bu bakımdan evlilklerin yasal yükümlülükler alanı diğer eş için dokunulmaz alan değildir.Bu nedenle Eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı davalının birlikte yaşadıkları eve ondan habersiz ses kaydı koyup eşinin aleni olmayan konuşmalarının kaydetmesinde eşinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmasını tespit etmeye çalışmasında özel hayatın gizliliğini ihlalden söz edilemez.Bu kapsamda gizli olarak ses kayıt cihazlarınca kaydedilen seslerin BOŞANMA  davalarında  delil olarak kullanılabilmesi mümkündür.
 Yalnız şu hususa dikkat etmek gerekir.Bu türk olaylarda her olayı kendi içersinde incelemeli ve delilin  kendi durumuna göre hukuka uygunluğuna karar verilmeli yani ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen  menfaat arasında amaca uygunluk olmalıdır.Bu noktada yargıtay gizli şekilde eli geçirilien tüm deliller hukuka ayrıkı olarak nitelendirmenin yanlış olduğu görüşündedir.
Sonuç olarak :Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Vurgulanmalıdır ki, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir.
Bununla birlite yargıtay son 2 yıldır bu geleneği bozmakta ve artık gizlice yapılan ses kaydının boşanma davalarında hukuka aykırı delil olduğunu kabul ederek boşanma davalarını reddetmeye başlamıştır.YARGITAY 2. Hukuk Dairesi 27 martta oy birliği ile verdiği kararda , özel hayatın gizliliği ihlal edilerek, hukuka aykırı şekilde elde edilen ses kayıtlarına ilişkin CD’nin boşanma davasında hükme esas alınamayacağına belirtmiştir.

Ceza Davalarında Ses kaydı ve hukuka aykırı deliller

Öncelikle ceza hukukunda hukuka aykırı delil CMK gereği kullanılması mümkün değildir. bu kapsamda 5271 Sayılı CMK’nın 217/2.maddesinde ‘‘Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.’’ hükmü ceza mahkemelerinde hukuka aykırı delillere dayanarak karar verilmesini engellemektedir.
Öncelikle şu hususu belirtmek gerekir ki “Bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somu olayın özelliğine göre değerlendirilebilse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir” YARGITAY HGK KARARI
Lakin kişinin kendisine karşı işlenmekte olduğu suçla ilgili olarak bir kanıt elde etme imkanının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alınması halinin hukuka uygunluğu kabulü zorunludur.Bu bakımdan ceza hukukunda hukuka aykırı delillerde bu şartlara haiz olunması halinde bu delillerin hukuka uygun olduğu ve hükme esas alınacağının kabulü gerekmektedir. Bu noktada hukuka aykırı ses ve görüntü kaydının hükme esas alınabileceği ve delil olarak kullanılabilecektir.

Gizlice Alınmış Ses ve görüntü kaydı Hangi durumlarda Ceza Davasına Delil Olarak Kullanılabilir.

Bu konuda Mevzuatımızda bir hüküm bulunmamakla birlikte gizlice kayda alınmış ses ve görüntü kaydının ceza davalarında delil olarak kullanılabilmesi ile ilgili doktrince ve yargıtay içtihatlarıyla geliştirilmiş bir durum söz konusudur.
Burada aşağıdaki koşulların varlığı halince elde edilen delilin hukuka aykırı olmadığına ve hükme esas alınabileceğine hükmetmiştir.
  • Delillin işlenme olan bir suçu ispat etmek amacıyla o an yapılmalıdır.
  • Ayrıca delil yaratmak değil delil elde etme amacıyla yapılmalıdır..
  • Şahsın başka suretle delil elde imkanı olmamalıdır
  • Bu deliller sadece mahkemede ispat amacıyla kullanılmalıdır.
  • Bu deliller mahkeme ve makamlar dışında üçüncü şahıslarla paylaşılmalıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi olay ani olarak gelişme yani tekrar geriye dönük o suçun ispatının suça maruz kalan tarafından ispatlanabilmesinin mümkün olmaması gerekmektedir. Geriye dönük suç işlendikten sonra suçun ispatına yönelik ses ve görüntü kaydı bu bakımdan ceza mahkemelerinde delil olarak değerlendirilemez ve gizlice yapılan delil elde etme eylemi özel hayatın gizliliği suçunu oluşturacaktır.

Bu hususlar varsa sadece ses ve görüntü kaydı bakımından hukuka uygun olarak değerlendirebilmesi gerektiği açıktır.bu durumlarda bu şekilde elde edilen  deliller mahkemeler tarafından hukuka uygun olarak değerlendirilecek  ve hükme esas alınabilecektir. Bu gizlice yapılan ses kaydı özel hayatın gizliliğin ihlali suçunu da oluşturmayacaktır.

Yargıtay genel kurulunun da vermiş olduğu kararlarda belirtildiği gibi; Aksi halde delillerin kaybolması tekrar delillerin elde edilememesi durumuyla karşı karşıya kalınacaktır. Aynı şekilde 2013 yılında yargıtay genel kurulunun rüşvetle suçu ile ilgili verdiği kararlarda aynı gerekçeye dayanarak gizlice elde edilen ses kaydını delil olarak kabul etmiştir.

Örnek yargıtay kararı incelendiğinde
 Sanığın, eşiyle arasındaki boşanma davasında tanıklık yapan ve aynı zamanda bacanağı olan katılanın, duruşmada, eşinin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu bildiği halde ilişkiyi bilmediğine dair yalan beyanda bulunarak suç işlediğini ispat etmek amacıyla, katılanla yaptığı telefon görüşmesinde, “katılana özel olarak sorular sorarak”, katılanın cevaplarını ve aralarındaki tüm konuşmaları cep telefonuyla gizlice kayda aldığı, bilahare ses kayıtlarını CD’ye aktarıp C.Başsavcılığına ibraz ederek katılan hakkında yalan tanıklık suçundan şikayetçi olduğu ve kayıtları boşanma davasına da delil olarak sunduğu olayda; sanığın, bir daha delil elde etme olanağının bulunmadığı bir durumda iken, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, katılan hakkında C.Başsavcılığına yapacağı şikayete ve boşanma davasına delil oluşturmak amacıyla hareket ederek gizlice kayıt yapıp, bu ses kayıtlarını içerir CD’yi, adli makamlara delil olarak sunduğu; Somut olayda, sanığın, hukuka uygun davrandığının kabul edilemeyeceği cihetle, atılı (özel hayatın gizliliğini ihlal) suçun yasal unsurları oluşmuştur (Y12.CD-K:2015/20).
Yazar 
Av. İbrahim DURAN

Ceza ve boşanma davaları ve delil veya ispat araçlarının hukuki niteliği   hakkında BURAYA TIKLAYARAK  bizimle irtibata geçebilirsiniz

No comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

S.S.SHemen Ara!WhatsApp